Kocaman bir sahne.
Bir gece.
Yüzlerce kişi.
Kuyruklu bir piyno var sahnede. Siyah renkli.
Üzerinde kırmızı dar bir elbise yerlere kadar uzanıyor.
Ve notalar duyulmaya başlıyor yavaş yavaş. Arkadan bir çello eşlik ediyor ve kadın başlıyor artık.
Gözler üzerinde.
İnsanların tüyleri ürperiyor bu muhteşem sesi duydukça.
Kendi hikayesini anlatıyor kadın.
Ama bence benim hikayemi anlatıyor.
Yanımdaki adam bu şarkının ne kadar da bana uygun olduğunu bilmeden kendi üzerine alınıyor.
Beni anlatıyor bu şarkı diyor.
Ve kadın devam ediyor.
Bağırıyor, haykırıyor, ağlıyor ama devam ediyor.
Hikayesini anlatmaya.
Benim hikayemi anlatmaya.
Adam hikayesini anlatmaya.
Gitar sesi kadının sesine karışıyor onu büyütüyor, yüceltiyor, doruklara çıkartıyor.
Kadının artık ayakta duracak gücü yok.
Yere uzanıyor gözyaşları içinde ama hikayesi bitmedi daha.
Devam ediyor.
Bir an başını kaldırıp baktığında bir denize bakıyor sanki.
İnsanların yanaklarındaki gözyaşları yakamozu oluyor denizinin.
Ve o denize doğru ağır adımlarla yürüyor artık.
Çünkü biliyor. Sadece o denizin içinde nefes alabileceğini.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder