14 Ağustos 2011 Pazar

Yüz Kendi Denizinde !

Kocaman bir sahne.
Bir gece.
Yüzlerce kişi.
Kuyruklu bir piyno var sahnede. Siyah renkli.
Üzerinde kırmızı dar bir elbise yerlere kadar uzanıyor.
Ve notalar duyulmaya başlıyor yavaş yavaş. Arkadan bir çello eşlik ediyor ve kadın başlıyor artık.
Gözler üzerinde.
İnsanların tüyleri ürperiyor bu muhteşem sesi duydukça.
Kendi hikayesini anlatıyor kadın.
Ama bence benim hikayemi anlatıyor.
Yanımdaki adam bu şarkının ne kadar da bana uygun olduğunu bilmeden kendi üzerine alınıyor.
Beni anlatıyor bu şarkı diyor.
Ve kadın devam ediyor.
Bağırıyor, haykırıyor, ağlıyor ama devam ediyor.
Hikayesini anlatmaya.
Benim hikayemi anlatmaya.
Adam hikayesini anlatmaya.
Gitar sesi kadının sesine karışıyor onu büyütüyor, yüceltiyor, doruklara çıkartıyor.
Kadının artık ayakta duracak gücü yok.
Yere uzanıyor gözyaşları içinde ama hikayesi bitmedi daha.
Devam ediyor.
Bir an başını kaldırıp baktığında bir denize bakıyor sanki.
İnsanların yanaklarındaki gözyaşları yakamozu oluyor denizinin.
Ve o denize doğru ağır adımlarla yürüyor artık.
Çünkü biliyor. Sadece o denizin içinde nefes alabileceğini.

Hobaaa

Uykusuz bir gecede daha hep birlikteyiz. Neden? Çünkü ramazandayız sahur yapılıyor malum. Ama her gece olduğu gibi bu gecede onlar yarım saat sonra uyuyacak ben kızarmış gözlerimle oturmaya devam edeceğim.

Ve bekleyeceğim.


Belki gelir ve konuşurum diye. Öyle havadan sudan konuşmak bile yeterli benim içn. Aslında tamda ihtiyacım olan şey havadan sudan konuşmak. Eğlenceli biriyle. Benimle sorunları olmayan biriyle. Ve (umarım) benimle konuşmatan hoşlanan biriyle.

Tamda onun gibi biriyle.

Aslında kimi kandırıyorum ki? Tamda onunla konuşmak istiyorum.

Saçma sapan sorularından yüzlerce sormasını, kitap okumaktan neden nefret ettiğini anlatmasını, ne kadar uslu bir çocuk olduğundan bahsetmesini, durduk yere “ne düşünüyorsun?” demesini istiyorum.

Daha önce birçok kez olduğu gibi.
Burdaki birçok kişi gibi aşkımdan ölmüyorum hayır. Hatta hoşlanmıyorum bile belki. Sadece sakinlik. Umursamazlık. Bunların çekimine kapılıyorum. Yanımda oturunca neler anlatacağını nasıl davranacağını tahmin edebiliyorum. Güleceğimizi biliyorum. Çok rahat hissedeceğimi de biliyorum.

Aslında ilk kez konuştuğumuzda noldu gerginsin diyeceğini de biliyorum.

Çünkü seni kaçırmak istemiyorum diyemeyeceğimi de.
Ah umarım gitmezsin.
Ve senin kitap okumana yardım ederim.
Ve sen benim sakinleşmeme yardım edersin.
Biraz daha basit düşünmeme.
Daha içen ve gerçekçi gülmeme yardım edersin biraz.

Belki gelirsin birgün ?

My good boy.